İdilika’nın Mutfağı’nda bugün kestane kebap, yemesi sevap tarifler var. Kışın habercisi kestane kebap, köşe başlarında yerini aldı. Her önlerinden geçişimde canım istiyor, vallahi diyet filan dinlemiyorum, kendime alıyorum. Yürüye yürüye, parmaklarım yana yana yiyorum… FAKİRİN EKMEĞİ
Kestane, eski zamanlardan beri insanların beslenmesinde önemli rol oynamış. Alp yöresindeki insanların 4-6 ayı kestane yiyerek geçirdikleri rivayetler arasında. Hatta fazlaca olan bu tüketimden dolayı kestanenin meyvesine fakirin ekmeği, kestane ağacına ise ekmek ağacı ismini takmışlar. Kış aylarının vazgeçilmez eğlencelerinden biri de, kestane kebabı soba üzerinde pişirip bütün aile bir arada yemek değil mi? Sırf bu sebepten bayılıyorum kış aylarına; evcimen ruhum besleniyor. Hoş, günümüzde odun veya kömür sobasını bulmak, altın madeni bulmak gibi zor ama… Ben de kaloriferli modern evlerimizde kestane kebabın nasıl yapıldığını anlatayım. Süt kestaneleri yıkayıp kuruluyoruz. Üst tarafından birer çizik atıyoruz. Sadece üst ızgarası yanan bir fırında ya da bir teflon tavada pişiriyoruz.
TOK TUTAR MI?
YÜKSEK lif içeriği sayesinde kestane, tok tutma özelliğine sahiptir. Ayrıca lifler besinlerin emilimini yavaşlatır, şeker ve kolesterol seviyelerini düzenlemeye yardımcı olur. 3 adet orta boy pişmiş kestane, 1 ince dilim ekmek değişimi olarak tüketilebilir.
KESTANE İLK NEREDE GÖRÜLDÜ?
ANADOLU, kestanenin anayurdudur. Kestane ilk kez ortaya Lidya uygarlığında çıkmış, antik çağlarda uzun süre Lidya elması adıyla anılmıştı. Bu nedenle geçmişte en kaliteli kestaneler Lidya uygarlığının merkezi olan bugün Manisa ilinin Salihli ilçesinde kalan bölgede yetiştiriliyordu. O halde Salihli’de yükselen Bozdağ’daki ormanlar kestaneye de kucak açıyordu. Kestane, ilk adıyla Lidya elması geçmişte çok değerliydi. Çünkü sahip olduğu yüksek nişasta oranıyla buğday gibi doyurucu bir tohumdu. Bu nedenle özellikle Batı Anadolu’da koloniler kuran eski Yunanlıların en önemli yiyeceklerindendi. Yunanlılar kestaneyi Anadolu’dan alıp bugünkü Yunanistan’da yetiştirmeye çalıştı ancak kestane nazik bir ağaçtı. Her toprağı sevmezdi. Yunanistan ise kireçli topraklarla kaplıydı. Sayısız deneme başarısızlıkla sonuçlandı. Ama kestane yetiştirme çabaları bitmedi.
AVRUPA’YA NASIL GİTTİ?
En sonunda Teselya Yarımadası’nda Kastania bölgesinde kestane yetiştirmeyi başardılar. Böylece kestane Avrupa yolculuğuna başlamış oldu. Yunanlılardan sonra Romalılar kestaneyi Kastania bölgesinden aldıkları için, o zamana kadar Lidya elması diye bilinen ürüne “kastania” dediler ve Avrupa’nın derinliklerine taşıdılar. İşte o günden sonra Lidya elması kastania, Türkçe söylenişiyle kestane adını aldı. Geçmişin şu önemli yiyeceği bugün kış gecelerinin vazgeçilmezi ama günümüz insanları kestanenin özelliklerini pek bilmiyor. Botanik bilimi açısından kestane, kayıngiller ailesinin bir üyesi olup kayın ağacı ve meşe ağacının yakın akrabası. Bu nedenle sadece besin açısından değil kereste açısından da dünyanın en önemli ağaçlarından biri. Ticari olarak en kaliteli keresteler meşe, kayın ve kestanedir. Ancak kestanenin meşe ve kayına göre bir avantajı daha var. O da suya dayanıklı olması. Örneğin Karadeniz bölgesindeki yaylalara çıktığınızda karşılaşacağınız güzel, eski yayla evleri kestane ağacından yapılmıştır. Bu nedenle de Anadolu’da artık yaşlı kestane ağacı bulmak pek mümkün değil.
FAYDALARI NELERDİR?
C vitamini içeriği ile kolesterol düşürücü etkisi vardır. Ayrıca kestanenin içinde bulunan Omega-3 ve Omega-6 yağ asitleri kolesterol seviyesini olumlu yönde etkiler.
Kestanedeki ikincil bitki maddeleri yüksek bir antioksidan potansiyele sahiptir ve vücuttaki iltihaplanmayı önler. Antioksidan özellikleri ile kalp hastalıklarına ve kansere karşı da koruma sağlar.
Kestane, lif ve karbonhidratları nedeniyle oldukça doyurucu bir besindir. Ve uzun süre tokluk sağlar. Bağırsak florasını destekler, kabızlığı önler. Lif içeriği sayesinde bağırsaklarda yavaş emilir ve kan şekerinin yükselmesine neden olmaz.
Kalsiyum, fosfor ve magnezyum içeriğiyle kemikleri ve dişleri sağlıklı tutar.
Kestanedeki fosfor ve B vitaminleri sinir sistemi için faydalıdır. B vitamini sinirleri güçlendirir ve beyindeki mutluluk hormonu serotonin üretimini destekler.
Kestane, zengin amino asit içeriğine sahiptir. Bu nedenle vegan beslenen kişiler, yaşlılar ve sporcular da kestane tüketebilirler. İster bütün, ister un şeklinde olsun, kestane, çölyak hastalığı veya glüten intoleransı olan kişiler için iyi bir kaynaktır.
ZARARLARI NELERDİR?
ÖZELLİKLE şeker hastaları için nişasta ve şeker, dikkat edilmesi gereken gıda bileşenleridir. Yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle, şeker hastalığı, kolit veya obezite hastalarına kestanenin kontrollü tüketilmesi önerilmektedir. Kestane çiğ tüketildiğinde sindirim sorunlarına neden olabilecek bazı aktif maddeler içermektedir. Hazımsızlık veya gastrit gibi bağırsak sorunlarına neden olabilir. Kestanenin pişirilerek yenmesi gerekmektedir.
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
07 Aralık 2024SPOR
07 Aralık 2024GÜNDEM
07 Aralık 2024SPOR
07 Aralık 2024SPOR
07 Aralık 2024GÜNDEM
07 Aralık 2024GÜNDEM
07 Aralık 2024